22 Nisan 2019 Pazartesi

Bu yazı 2007--01-27 tarihinde yayınlanmıştır

Ermeni TİKKO’cular.......

Kötü ile berbat arasındaki farkı görmek ve anlamak için bir cenaze yetti. Cinayet kötü idi, fakat sloganlar ve sergilenen düşmanlık tam anlamıyla berbat. Ölümü takiben çok kısa bir sürede ortaya çıkan ve devlet düşmanlığı yapan yürüyüşçülere ne demeli. Hepsi Ermeni, hepsi Hrant. Bu laf o gün beni tiksindirmişti, şimdi doğru olduğunu anlıyorum. Yürüyenler organize bir grup ve Tikko’cu. Yani bizden değil. Bize ait olan her şeye karşı hatta düşman. Tabiki Ermeni olacaklar. Olay yayılıp tepki almaya başlayınca halkların kardeşliği yalanını slogan haline getirildi.

Hrant Dink öldü. Allah onu bu dünyada ektikleriyle yargılayacak ve gerekeni yapacak. Bütün dinlerde inanç bu. Ama ölümünü takiben ortaya çıkan manzara geçmişinin yargılanması ve bazı bilgilerin ortaya çıkmasını gerektiriyor.

Ermeniler daha doğrusu kısa bir süre ortaya çıkan, birçok diplomatımızı öldürdükten sonra bir takım pazarlıklarla ortadan kaybolan bir örgüt var ASALA. ASALA’nın en güçlü olduğu dönemler, ülkemiz içerde terörden her gün birçok insanını kaybediyor. Akşamları şehirlerde hayat duruyor. Sokaklar bomboş. Dışarıda ASALA içeride Tikko. İkisi de kurtuluştan bahsediyor ama kattıkları mana farklı. Sonra ASALA kayboluyor ama aslında Tikko’nun bünyesine katılıyor. Sonra PKK ortaya çıkıyor ve adları Orhan, Fırat olan teröristler oraya kaydırılıyor.

Ermeni tehcirinde kalanlar kendilerine yeni bir kimlik arayışı içine girdiklerinde en kolay olanı seçtiler, kendilerine Kürt dediler. Kendilerine Müslüman bir kimlik oluşturup kayboldular. Bu konu Hrant Dink tarafından bir konuşmada gündeme getirince bakın nasıl bir tepki doğdu. Hrant Dink, bir Ermenistan gezisinde oradaki muhataplarına “ Siz 1.5 milyon kişiden bahsediyorsunuz. Oysa ayni dönemde yaklaşık 500 bin Ermeni, din değiştirip Türk olmuştu. Bunları neden dikkate almıyorsunuz? diye sordu. Muhatabı da “Bu konunun gündeme gelmesi, davamıza zarar verir”  cevabını veriyor. Bu konuşmayı canlı bir Tv konuşmasında da yapmaya kalkınca yayın kesiliyor ve adeta kovalanıyorcasına gönderiliyor.

İşte gizlenen sırlardan biri daha. Aslında doğuda PKK olayının altında bu yatar. Ermeni zenginlerin her PKK lı için yılda beşbin dolar parayı Öcalan’a verdiği biliniyor. Doğudaki terör sorunu aslında Ermeni diasporasının bir uzantısıdır ama yanlış devlet politikaları bunun anlatılmasını ve anlaşılmasını halen engellemekte. ( Ya ülkeyi dolduran Suriyeliler. Ne kadarı Beyrut’tan tekrar ülkeye giren Ermeni biliyormusunuz?.) Yıllarca sol-sağ kavgası diye anlatılan da bu yanlışlardan biriydi. Orada da örtülü bir Ermeni saldırısı vardı. Hrant’ın cenazesinde yükselen pankartta Ermeni soykırımının hesabını soracağız pankartı da bu ilişkinin devamı.

Şimdi gelelim Ermeni Tikkoculara. Ermeniler bir taraftan PKKyı desteklerken diğer taraftan para yağdırdığı örgüt ise Tikko oldu. Tikko içinde çok sayıda Ermeni olduğu artık biliniyor. En meşhurlarından biri Garbis Altınoğlu. Altınoğlu örgütün teorisyenlerinden. Babası Ohannes Altınoğlu tehcir çocuklarından. Aile Ermenistan’a göçerken Türkiye’de bırakılıyor. Adli kayıtlarda Ohannes Altınoğlu’nun 1957 yılında Amasya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak İslam olan dinini Hıristiyan olarak değiştirdiği görülüyor. Ermeni asıllı TİKKO üyesi terörist Armanek Bakırcıyan namı diğer; Orhan Bakır. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde okurken tüm Doğu ve Güneydoğu’yu dolaşmış, 1915’ten kalan Ermenileri örgütlemek için dağa çıkmış. Armanek ismiyle dikkat çekmek istemeyen Bakır, ismini Orhan olarak değiştirmiş. Ona bu yolculuğunda eşlik eden arkadaşı ise ismini Fırat olarak değiştirmiş. Fırat, kamuoyunun aslında çok yakından tanıdığı bir isim. Agos Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink! Gençlik yıllarını halkların özgürlüğü için geçirdikten sonra olgunlaşınca daha ciddi işlere başlıyor. Gazetecilik gibi. Hrant Dink, Chronicle Dergisi’nin 2005 yılındaki bir sayısında yayınlanan röportajında “ o dönemde, Doğu ve Güneydoğu’da Kürtçe konuşan Ermeni’ler çıktı. Biz bu köylülere gider, öğrenci bulur, Üsküdar Sırp Haç Lisesi’ne getirirdik” diyor. Arşivler Armanek Bakır ve Hrant Dink’in aynı dönemde söz konusu lisede belletmen olarak görev yaptıklarını gösteriyor. Armenek BakırElazığ kırsalında girdiği çatışmada öldürüldükten sonra güvenlik güçlerince gömülür. Ancak arkadaşları Armanek’in vasiyetini yerine getirerek cesedini polisin gömdüğü mezardan kaçırıp Faraç Dağlarına gömerler.

Gabris Altınoğlu ve Orhan Bakır dikkat çeken TİKKO üyesi Ermeni kökenli Türk teröristler arasında yer aldılar. İzmit’te TİKKO’ya ait örgüt evinde ölü olarak ele geçirilen Manuel Demir,  TİKKO’nun Uzunköprü hücresini örgütleyen Ohannes Saksal’da örgütte öne çıkan isimler. Numbar Yalım,  Agop Arslan, Dikran Semerciyan, Melkon Kaşkal gibi TİKKO üyesi Ermeni Kökenli Türkleri de unutmamak gerek..

Adları Türk olarak değiştirilen bu Ermeniler nereden geldiler sorusunun cevabı yukarıda. Özelliklede Dink’in yazısında. Kürtçe konuşan Ermeniler bulduk sözünde gizli. Aslında bulmadılar. Onlar orada hep vardı. Adları Kürt, kimlikleri Kürt idi. Almanya da Türklerin düzenlediği bir toplantıda Prof. Dr. Hasan KÖNİ,  Ermeni meselesi  başlıklı bir konuşma yapmış ve şöyle demişti: Tehcir sırasında, yerinden olmamak için convert olan yani Müslümanlığa dönen Ermeniler de var. Bunların Kim olduğunu bilemiyoruz. Sayıları 300-400 bin kişi. Ayrıca dönmüş Museviler ve dönmüş Rumlar da var. Bunları maalesef Türkiye Cumhuriyeti kendi vatandaşlarını rahatsız etmemek için açıklamıyor. Belki de devletin içinde de yüksek rütbeye gelmiş Ermeni kökenli dönmüş insanlarımız var. İşte sorunun cevabı. Bilir misiniz Türkiye de Erivan’a düzenli otobüs seferleri olan tek il Tuncel’idir.

Tabii tüm Ermeniler aynı yapıda değil. Özellikle de bu topraklarda yaşayanlar. Bunlardan biri de Artin Penik. Artin Penik Ermeni asıllı Türk vatandaşıdır. ASALA terörünü protesto etmek için Taksim Meydanı'nda kendini yaktı. Asala örgütünün 7 Ağustos 1982 günü Esenboğa Havaalanı'nda düzenlediği saldırı sonucu 8 kişi ölmüş, 72 kişi yaralanmıştır. Bu saldırı sonrasında, örgüte tepki olarak Artin Penik, 11 Ağustos günü Taksim Meydanı'nda kendini yakmıştır. 15 Ağustos 1982 tarihinde öldü. Ölürken söylediği şu sözler önemlidir. “Emperyalist devletlerin oyununu oynuyorsunuz. Size tahrif edilmiş tarihi bilgiler veriliyor. Geçmişte emperyalizmin oyunları binlerce masum insanın canına kastetti. Kendinize gelin, sizi aldatıyorlar… Tuttuğunuz bu yolda başarıya ulaşamazsınız. Türklerle Ermeniler, dün olduğu gibi bugün de yan yana, kardeşçe yaşamaya devam edecektir.” 

Akif’in sözü aklıma geldi. Vur eski kölesi utandır onu, bırakma uyusun uyandır onu.

24 Nisan olmayan bir hesaplaşmanın günü olarak kutlanmaya çabalanıyor. Diyarbakır’da Megri Megri ağıtlarını yakıp Şiman Perver ile gözyaşı döken ve el sıkanlara ithaf ediyorum.


29 Ocak 2011 Cumartesi



"Hayrettin Karaman Kerametleri..."

“ Bir süt ürünü olan, bir insanın normal olarak içebileceği miktarı (hatta daha da çoğu) asla sarhoş etmeyen, içine dışarıdan alkol katılmayan, mayasında kendiliğinden oluşan bir miktar etil alkol bulunmakla beraber bu da başka maddelerle karışık ve bileşik olarak bulunan, üründe tad, renk ve koku olarak alkolun hiçbir izi bulunmayan kefire -canları öyle istediği veya bilgileri yetersiz olduğu için- haram diyenler olmuştur. “ diye başlayan yazısını okuyunca önce şaşırıp sonrada hayretimi saklayamamıştım. Üstelik kefir, kımız ve benzeri içkilerin içki kapsamında olduğundan haram olmaları gerektiğine inanan biri olarak benimde bu bilgisi yetersiz kesimden olmam hoşuma da gitmedi değil. Canları böyle istediği içinin de ne demek olduğunu anlamadan......
Lakin yazı böyle bitmedi, devamı geldi. 20 Ekim’ deki yazıyı okuyunca yetersiz bilgimle bir şeylerin yazılıp cevap verilmesi gerektiğine inandım. Her ne kadar ikinci yazının sonunda önceki bölümlerin etkisini azaltan bir yorum eklenmiş ise de genelde mana değişmediğinden bence ciddi bir cevabı gerektiriyordu.
Bu tartışmanın çıkış kaynağını biliyorsunuz. Gazozların incelenmesinde içerisinde değişen oranlarda alkol bulundu. Üreticilerden bir kısmının islami hassasiyetleri olmamasına rağmen bir kısmının mallarını sadece bu örtü altında pazarlıyor olması ilgi çekiciydi. Mesela Çamlıca gazozu Ülker gibi bir firmanındı ve yapısı ve ilgi alanı herkesçe malum.
Alkol genellikle fermantasyona uğrayan her üründe bulunan bir maddedir. Sıcakta kaldığı için ekşiyen elmanın yeni ve ekşi olan tadını alkol verir. Yerseniz bilmeden alkol alırsınız. Kefirde böyledir. Sütün içine – ki bir çeşit mantardır. Sütü fermantasyona uğratır- yirmi dört saat içinde sütün kıvamı ve yapısı değişir. Yeni bir içecek haline gelir. Keyif veren ve sizi mutlu eden bir yapı kazandırır. Bu etki içinde oluşan alkolden dolayıdır. Ben çoğu haram olanın azının da haram olduğuna inanan biri olarak bu sebepten kefir içmem. Size daha garip bir iddia da bulunayım. Buğdayın mayalanması ile kaynatılarak yapılan boza içindeki alkol oranından dolayı belli bir miktardan fazla içilince sarhoş eder. Bozanın içinde de mayalanmadan dolayı alkol vardır. Yani boza da içindeki alkolden dolayı haramdır. Bozanın ekşimeye bırakılması alkol oranını yükseltir. Hatta oranın %6 lara kadar yükseldiği ölçülmüştür. Dikkat edin bu alkol oranı biranın alkol oranına yakındır. Şimdi adı kani diye bozayı içki sınıfından saymayıp adı yani olunca birayı haram saymak ne derece doğrudur taktiri size bırakıyorum.
Hayrettin Karaman beyin bir takım kitaplardan örnekler vererek helal olanı bol olan karışımların vasfını tartışması beni hayrete düşürdü. Bütün fıkıhçılara göre az olan haram, belli miktarda çok olan helale katıldığında karışım haram olmaz diyor ve devam ediyor. Dince pis olan nesne az suya veya az sıvı maddeye karıştığı zaman su ve sıvı pis olur; içilmez ve onunla dînî temizlik yapılmaz. Çok suya pislik karıştığı zaman ise suyun rengi, tadı ve kokusundan biri, katışan pislik belli olacak şekilde değişmedikçe su pis olmaz. Çok su Hanefîlere göre yeri köşeli ise yüzeyi 10x10 arşın, yuvarlak ise 36 arşın, derinliği ise bir karışa yakın yerdeki sudur. Arşın yaklaşık iki karıştır. Şâfiîlere göre iki kulledir (büyücek küp, iki kule su, yaklaşık 200 kg. sudur), İmam Malik'e göre ise az su, içine düşen pisliğin rengi, tadı veya kokusu belli olan sudur, belli olmayan su ise çok su sayılır. Buradaki ölçülere göre çok sayılan suya mesela sidik veya şarap karışsa o su pis olmaz, onunla abdest alınır ve o su –sağlığa zararı yoksa– içilebilir (İbn Âbidîn, 1984 Kahraman yayınları, C.I, s. 185,188). Bu görüşler İmamların yorumlarıdır ve suya karışan necis yani pis şeyler içindir. Kanaatim bu yorumların suya karışan ve haram kabul edilenleri kapsamadığıdır.
İşte size bir soru. Rakı alkol olduğu için içilmesi uygun görülmemektedir. Bardağın yarısından az miktar alkol doldurulsa ve daha çok oranda içilmesi helal olan su karıştırılsa bu mantık gereği çok olan karışım helal olduğundan karışım helal midir haram mıdır. ? Hiç düşünmeyin haramdır.
Kutubüs Sitteden bir hadis aktaracağım. Ebü Müsa (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah'a "Ey Allah'ın Resülü, dedim, Yemen'de yapmakta olduğumuz şu iki şarap hakkında bize fetva ver: Bit'; bu baldandır, şiddetleninceye kadar nebiz yapılır. İkincisi mizr'dir, bu mısırdan ve arpadan yapılır, bu da şiddetleninceye kadar nebiz yapılır." Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Ben her sarhoşluk veren şeyi yasaklıyorum" buyurdular." İşte söz burada biter. İtaat başlar. Ebü Dâvud'da gelen diğer bir rivâyette (Resülullah'a açıklaması şöyledir): "Her sarhoş edici şey haramdır. Bir farak (hüp) içildiği takdirde sarhoşluk veren bir şeyin tek avucu da haramdır." Tirmizi de gelen bir diğer rivâyette "tek yudumu haramdır" diye gelmiştir.
Hz. Ömer’in bir sözü vardır. “Kızıldeniz’e bir damla şarap düşse o sudan içmem.” Hatta sahabe o kadar ileri ki, yine Hz Ömer şüpheliden kaçınmak için mayalı hamurdan yapılmış ekmeği yemez. Çünkü mayadan dolayı alkol şüphesi var. Üstelik yeni yetme alimlerin alkol pişince vasfı değişir, yemeklere alkol karıştırmanın zararı yoktur demeleri gibi bir garipliğe aldırmadan...
Burada İmaların büyüklerinden kabul edilen İmam-ı Malikin bir sözünü hatırlatmakta fayda var. Bir olay hakkında görüşü sorulduğunda konuyu anlatır ve bu benim reyimdir der. Bundan daha iyisini bulunca ona uyun. Böylece yukarıdaki görüşler bahsettiğim gibi imamların görüşleridir. Daha iyisini bulunca buna uyunuz diyorlarsa nakil en doğru olandır. Ona uymakta fayda vardır.
Yine Sayın Karamanın bir paragrafından bahsederek yazıyı bitirmek istiyorum. “Gazlı içecekler büyük tanklarda yapılıyor, bunların içindeki sıvı/su, müctehidlerin birçoğuna göre “çok”tur. Buna göre gazlı bir içeceği elinize aldığınızda koklayınca alkol kokmuyorsa, tadınca alkol tadı vermiyorsa, bakınca alkol rengini almamış ise, o içecek temizdir, helaldir." Bu tartışma çok su götürür, her halde çok su helal olduğundan bu paragrafta doğrudur diye düşünmek lazım.
Hatırlarım. Yıllarca önce idi. Ramazanda oruçlu iken sakız çiğnenip çiğnenmeyeceği tartışması vardı. O sıralar bir Diyanet İşleri başkanı bir fetva yayınlandı sakız çiğnemek oruç bozmaz. Sonra bu fetvanın arkasında bazı münafıklar … ilişkilerden bahsettiler. Vebalı onların boynuna, bana yorum düşmez. Bu yazıları okuyunca aklımdan benzer ifadeler geçmedi değil…
Yine de Sayın Karamanı fetva yetkili makamı olarak görüyor ve saygı duyuyorum Ama aklımdan geçeni de söylemeden edemeyeceğim. Bir damla şarap zemzem kuyusuna düşse zemzemin vasfı değişmez. Zemzemin tadını bozmaz ama ihlası bozar. İhlas öyle bir şeydir ki ne şeytan bilir ki ifsat etsin ne melek bilir ki yazsın. Onu Rabbim bilir. Ben onun bildiklerinden korkar ve utanırım. Buna dikkatte fayda var..."
Zeki Sayman
Memleket
26 Ekim 2006